Ana Sayfa Ana Sayfa

Dışımızdan Birileri


Dışımızdan Birileri - Selim Arda Üçer (09.03.2007)

 

Aslında boş hayallerle kandırıldıklarını o günlerde anlamalarının olanağı yoktu. Bu nedenle, o dönemde söylenilen tüm sözlere iyi niyetle inanmışlardı; 10 yılda en az 7 lig şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, üç süper yabancı, başarıların nakde çevrilmesi, borçların azaltılması, yeni bir stadyum…

 

Nasıl inanmasınlar ki! Galatasaray taraftarının o zamanlar en büyük iki derdi; yeni Ali Sami Yen projesinin detayları ile Lucescu’nun sonuç alan ama tat vermeyen futboluydu.

 

Ne denli umutluydular o zamanlar… Geçmiş hatalardan ders alacak Özhan Canaydın ve yönetimi; sağlam temeller üzerinde camiayı ‘arşa’ yükseltecekti. Olmadı. Sonra, aynı başkanla bir dahaki yönetim geldi, yine olmadı. Sonra bir daha yeni yönetim geldi, olmadı. Olmuyor, olamayacak…

 

Önce ‘ürün satılacak’ ‘dışımızdan birileri’ oldular, sonra mücadele edilmesi gereken terörist… Zaman zaman müşteri, öteki, çapulcu da oldular ya neyse. Değişmeyen sıfatları ‘dışarıdan birileri’ olmalarıydı…

 

Arada bir çok teknik direktör, futbolcu, kaptan, efsane geldi geçti. Hep giden suçlandı bazılarınca, oysa ne de güzel söylemişti Murathan Mungan: "aslında giden değil.. kalandır terk eden… giden de bu yüzden gitmiştir zaten…" Onlar kalmalarına rağmen, kalplerine gidenleri yazdılar.

 

Ninniler dinlediler Lukunku’yla başlayan, Riva ile devam eden. Karikatürlere şahit oldular; bir karesinde rüzgâr panelleri olan, diğer karesinde Eurocard yer alan. Küme düşmeden bahis açan kâbuslar gördüler, en acısından vefasızlıklara şahit yazıldılar.

 

Sürgüne gönderildiler, rekor sayıda kombine aldılar. En çok forma satın alan taraftar oldular ama sonunda ‘buruk’ transferlerle yetindiler. Yine de ‘feerpiley’ içerisinde mücadele ettiler. Belki de Türk futbol kamuoyunun ve mevcut Galatasaray başkan ve yönetimlerinin algılamakta zorluk çekeceği bir nezaketle tepki verdiler; beyaz mendil ve alkış ile... Küfür etmediler, uzatmadılar, sıkmadılar. Belki de bu nedenle anlaşılamadılar, anlaşılmak istenmediler…

 

Hakkaniyetten uzak kararlarla kandırıldılar; sahipsiz bırakıldılar. Biber gazı ikramından sonra centilmenlik kutlamaları yapan yöneticileri de gördüler, kendilerine uzanmayan elleri başkalarından esirgemeyen ‘feer’ adamları da.

 

Ufacık bir istekleri yerine geldiğinde çocukça bir mutluluk yaşadılar. Örneğin; yeni açıkta yapılan ufak bir düzeltmeye bile inanamayıp birkaç kez kontrol ettiler tribünü. İkinci kontrolde yanılmadılar, ‘ceee’ yapmıştı birileri tribüne…

 

Senelerdir; güzel yarınlar hayalinin peşinde birçok şeyi sineye çekti Galatasaray taraftarı. Sustu, bağrına taş bastı, kabullendi. Kavgasını kendi içinde verdi, takım veya kulübe değil kendi arkadaşına küstü. Omuz omuza yaptığı, üçlü çektiği arkadaşlarına sırt döndü kimi zaman. O sustukça, susmanın da bir çığlık olabileceğini anlayamayacak ‘kalınlıkta’ olanlar cesaret buldular.

 

Galatasaray taraftarı ile; önceleri beceriksizlikten kaynaklandığını sandığımız, sonrasında basiretsizlikle harmanlandığına ikna olduğumuz icraatlarla alay edildi, ediliyor. Hem de başkanla başlayan bu süreç bir virüs gibi yayılıyor…

 

Başkandan yöneticiye, oradan teknik heyete en son da futbolcuya sirayet etti bu virüs. Transfer, Riva, Aslantepe masallarına teknik heyetin ‘farklı kadro tercihleri’ eşlik etti, bir de ‘kaptanlık bandı takan’ın tribüne bakıp tükürmesi. Başarılara değil, asalete önem verdiler. Asil olmayanlara da gereğinden fazla değer…

 

Galiba artık susma zamanı değil, konuşma zamanı… Hem de suskun kalınan yılların hıncını çıkarırcasına konuşmanın zamanı.

 

Ama herkese anladığı dilden konuşmak lazım!

 

Belki bu sefer anlarlar umuduyla…



9 Mart 2007 Cuma 

Atatürk ve Galatasaray
Unutmayacağız!
ultrAslan Forum
ultrAslan Ürünleri
Fotoğraf Galerisi
Copyright © 2001 - 2011 ultrAslan. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz.