Ana Sayfa Ana Sayfa

Tribünde Muhbir Var!


TRİBÜNDE MUHBİR VAR! - (Atilla Özel - 28.01.2007)

 

Galatasaray-Manchester United ŞL. Ön eleme maçı - 1994

 

Manchester  United  o  gün  Galatasaray ile değil başka bir takım ile de oynasa maça giderdim herhalde. Boru değil, Ümit Aktan’ın deyişiyle “şu Micheal- bu Micheal” ve takım arkadaşları İstanbul’a geliyorlardı. Ki kendileri o zamanlar Avrupa’nın en güçlü, hiç yenilmez takımı olarak nam salmışlar. Kendilerine güvenleri had safhada. İngiltere’de şampiyon olacaklarından zaten kuşkuları yok da, Şampiyonlar Ligi finalini de çantada keklik görüyorlar.

Nasıl mı? Şöyle; Sezon öncesi Manchester United kulübü tarafından bastırılan tanıtım kitapçığında, takımın o yıl oynayacağı maçların listesi yayınlanmış. Listenin en sonuna ise koca koca harflerle nal gibi “Şampiyonlar Ligi Finali” yazmışlar. Mütevazılığa bakar mısınız? Hani hakem kıllık filan yaparsa en büyük kupayı alamayabilecekler belki ama, en azından final garanti yani.

 

İşte bu müstakbel finaliste Galatasaray’ımız Old Traford’da üç tane yuvarlayınca biz de rövanş karşılaşmasının bilet telaşına düştük haliyle. Sadece kendimiz için de değil üstelik. İlk maçın bitiş düdüğüyle birlikte telefonlar çalışmaya başlamış, Türkiye’nin her yanından gelmek isteyen arkadaşlara alacaklarımızla birlikte tedarik etmemiz gereken bilet sayısı on beşi bulmuştu. “Ya biletler aniden satışa çıkıp haberimiz olmadan biterse” telaşıyla uykusuz geçen geceler ve Hasnun Galip Sokak’ta tutulan nöbetler sonunda biletleri alıp rahatladık...

 

Ne zaman gelecek denilen o büyük gece geldiğinde bütün Türkiye’nin gözü Mecidiyeköy’de, bizim gözümüz ise bir türlü yaklaşamadığımız stat kapısındaydı. Kuyrukta bekleme esnasında belki bir faydası olur diye yanımda dikilen iki yıldızlı bir komiserle muhabbete giriştim:


“Sizin işiniz de zor be abi”


Halis muhlis bir Türk olarak konuşmaya başka türlü başlamam da beklenemezdi tabii...


“E, zordur biraz..”

“İngilizleri hangi tribüne aldınız?”

“Kapalıya..”

“Peki içeride bize biraz müsaade eder misiniz? Çok değil on dakika yeter..”

“Olmaz çocuklar. Takımımız ceza alır. Sakın tribünde bir şey yapmayın...”


“Tamam. Nerede yapalım o zaman?” diye sormama fırsat kalmadan komiser telsizden gelen bir anonsla yanımdan uzaklaştı. Zaten sıramız da gelmişti. İçeri girdik.

 

Ali Sami Yen, tarihinin en çoşkulu, en salkım saçak ve heyecanlı günlerinden birini yaşıyordu. Ve belki de bugüne kadar gördüğümüz en kalabalık deplasman tribünlerinden birisi vardı. United taraftarı sağlam gelmişti İstanbul’a...

İngiliz taraftarlara dönüp, onları ne kadar sevdiğimizi ve hep seveceğimizi anlattığımız “We will LOVE you” şarkısını defalarca söyledik ama bu sevgimizi göstermemize alınan önlemler izin vermedi. İngilizleri korumak için bulunan polis sayısı çok fazlaydı.

Hatta şöyle söyleyeyim; Arjantin ordusunun elinde o gün statta bulunan polis kadar çok asker olsaydı, İngiltere Falkland Savaşını kaybederdi...

 

Takımların sahaya çıkmasıyla kıyamet koptu. Herkes saha içiyle meşgulken dahili anonstan şimdi ismini vermeyeceğim bir devlet büyüğünün maça teşrif ettiği duyuruldu. Kimse fazla takmadı. Yani ne bir alkış ne de bir tepki geldi. Sadece benim iki koltuk sağımda oturan bir kişi, “Aman çok lazımdı. O da geldi tamam oldu” benzeri bir cümle söyledi. İkimizin arasında bulunan ve her haliyle  ben kılın tekiyim diye bağıran bir vatandaş da yırtınmaya başladı;


“Sayın büyüğümüze küfretti. Memur bey bakar mısınız. İşte bu küfretti”

Evet, yanımdaki vatandaş, bir “Sayın muhbir vatandaş” çıkmıştı. Ama ortada gerçekten küfür filan yoktu. Ben önce şaka yapıyor sanarak güldüm. Ama duyarlı ve işgüzar abimiz polise sesini duyuramayacağını anlayıp aşağı doğru inmeye başlayınca anladım ki adam ciddi. İnsanın mesanesini patlatmak uğruna tuvalete gitmeyi bile göze alamayacağı kalabalıkta, polise kadar ulaştı. Azimli insanmış doğrusu. Kasklı, coplu çevik kuvvet memurunu da yanına alarak geri geldi. Görevini yapmış insanların haklı gururuyla parmağını uzattı:


“İşte efendim. Sayın büyüğümüze hakaret eden terbiyesiz bu”


Polis,  suçlanan çocuğa küfür edip etmediğini sordu. “Hayır“ cevabını aldı. Bize dönüp herhangi bir küfür veya hakaret duyup duymadığımızı sordu. Kesinlikle duymadığımızı, kimsenin kimseye küfür etmediğini söyledik.

 

Polis, bir süre düşündü ve galiba fazla uğraşmak da istemedi. Suçlanan taraftara bir tokat atarak
“Bir daha yapma” dedi ve görev yerine döndü. Benim de nevrim dönmüştü ama… Hiçbir şey olmamış gibi yanıma oturan şikayetçiye bağırmaya başladım:


“Utanmıyor musun? Koskoca adamsın. Çocuk gibi şikayet edilir mi?”


Koskoca adamın cevabıyla şoke oldum:


“Ama bizim devlet büyüğümüze laf söyledi. Ona söylenen laf bize söylenmiş sayılır. Hem polis
arkadaşa bir şey yapmadı ki. Alt tarafı bir tokat yedi. Ne olacak yani?”…

 

Hayatımda hiç bu kadar kararsız kalmamıştım. Dışarı atılmayı göze alıp ispiyoncuya girişsem mi, yoksa Allah’ından bulsun deyip maçı mı izlesem?...


Ben böyle düşünüp dururken omzumun üstünden kardeşimin sesini duydum:

“Bir dakika, adam haklı...”

 

Nasıl yani? Neden haklı?

 

Diye sormaya fırsat kalmadan, birader sağımdan uzanıp şikayetçi vatandaşa okkalı bir şamar yapıştırdı ve ne olduğunu anlamaya çalışarak etrafına şaşkın şaşkın bakan adamı göstererek:

 

“Bak, o da bir tokat yedi ve hiçbir şey olmadı. Haklıymış di mi?” dedi. Sağımızda, solumuzda, önümüzde, arkamızda oturan ve başından beri hadiseyi takip eden tribün komşularımız, “Eh madem bir şey olmuyor, bir tokat da biz atalım” gayretiyle işe girişince sayın muhbirimiz oldukça zor bir durumda kaldı.

Bulunduğumuz bölüm karışınca biraz önce tokat atan polis tekrar yanımıza gelip görev ve şikayet bilinci gelişmiş taraftarı alarak bizden uzak bir yere götürdü... Tribünde bulunan İngilizlerle sıcak temas sağlayamamıştık ama yine de kurtlarımızı biraz dökme fırsatı yakalamıştık muhbir vatandaş sayesinde.

 

Haa bu arada, maçın 0-0 bittiğini ve Galatasaray’ın Avrupa’nın en iyi sekiz takımından oluşan ilk ve gerçek Şampiyonlar Ligine kaldığını söylememe gerek var mı?       



29 Ocak 2007 Pazartesi 

Atatürk ve Galatasaray
Unutmayacağız!
ultrAslan Forum
ultrAslan Ürünleri
Fotoğraf Galerisi
Copyright © 2001 - 2011 ultrAslan. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz.