Şenlikten rezalete transfer
Şenlikten rezalete transfer - Ahmet Çakır (Radikal-03.09.2003)
Transfer bir şenliktir. Çünkü futbolun sahadan masaya kaydığı bu dönemde umutlar tazelenir, yeni heyecanlar yaşanır ve bu arada bir bölümü suyüzüne çıkmayan nice eğlenceli olay yaşanır. Ancak bu şenliğin bir rezalete dönüşmesi de ülkemizde epeyce sık rastlanan bir olgudur. Hiç olmayacak adamlara ödenen çuvalla para ve sonuçta bunun havaya uçması, takımın gereksinmesinin dışında değişik nedenle alınan adamlar, bu arada dönen dümenler, komisyonlar, avantalar...
Örneklersek, Fenerbahçe'nin Hooijdonk'u alışı tam bir şenliktir. Çünkü hem yararlı bir transfer yapmış, hem de onu elinden kaparak ezeli rakibine gol atmıştır. Camia ve taraftar için bu bir şenliktir. Fakat Luciano'nun oynadığı yere önce Alper'i kiralayıp ardından da hem Tomas'ı, hem de Servet'i almak, şenliğin rezalete dönüşmesinden başka birşey değildir.
Neyse, Fenerli dostlarımızı fazla kızdırmadan Galatasaray'a geçelim. Orada da aylardır Sony Anderson, Dani, Heskey, Hasselbaink gibi yükseklerden rüzgarlar estirildikten sonra iki genç Rumen'de karar kılındı. Bunun camia ve taraftarlar arasında soğuk duş etkisi yaptığını kestirebiliyorum. Aslında bu tür bir karamsarlığı gerektirecek birşey yok. Tamas'ın iyi çıkmasından doğan güven ve Popescu'nun da düzgün bir adam oluşu nedeniyle Galatasaray gelecek için iyi bir adım attığını düşünmek gerekir. Ancak acil gereksinme, Sarı-Kırmızılı takımı Şampiyonlar Ligi'nde başarıya götürecek adamdı. O noktada bir kafa karışıklığı var gibi görünüyor. Üstelik, Türkiye'de ve Romanya'da yetenekli gençlere yönelme gibi bir strateji, geçen sezon Fatih Terim'in gelişiyle başlatılsaydı, daha anlamlı olurdu. Şimdi bir yandan Frank de Boer alınıyor, öte yandan da bu tür transferlere yöneliniyorsa, işler biraz karışık biçimde yürütülüyor demektir.
Üstelik, bu yetenekli ve umut vaat eden gençlerin Galatasaray takımına girerek kendilerini göstermeleri, bunun sonucunda da ya yıllarca hizmet etmeleri ya da Ilie ve Filipescu gibi iyi paralarla satılmaları nasıl mümkün olabilecektir? Hele son dönemde yaklaşık 20 adam alınıp da hala savunmaya bir çabuk adam, orta alana bir beyin, hücumada da etkili bir golcü lazım deniliyorsa, bu iş alabildiğine karışmış demektir.
Beşiktaş'ı unutmadım. Bu konuda da en akıllıca davranan onlar oldu. Bunun da temelinde Lucescu'nun tavrı vardı. Bazıları ille de golcü diye tepinip durdular ama Rumen hoca bu tatavalara kulak asmadı. Çünkü Beşiktaş'ın ve dünya futbolunun gerçeklerini o herkesten iyi biliyordu...
İşte golcü dediğiniz adam Roberto Nanni idi. Basındaki haberler doğruysa Dinamo Kiev'e gitmiş ya da gidiyormuş... Ukrayna futbolu Avrupa'da bizden çok gerilerde. Nanni, İspanya'ya gitseydi, Beşiktaş'ın onu kaçırdığı için üzülmesi gerekebilirdi. Yaklaşık 10 milyon dolara maledeceğiniz adamın yılda 10-11 gollük bir çizgisi var. Ahmet Dursun'dan tek üstünlüğü, birkaç hava topuna daha fazla vurabilecek oluşu... Üstelik, Ortega fiyaskosunun verdiği ders de ortada duruyor. Şenlikten rezalete transfer kapsamında daha söylenecek o kadar çok şey var ki!
Ama yerimiz bu kadar...
3 Eylül 2003 Çarşamba
|
|